O yıllar...
Karanlığın gölgesi, Anadolu’nun üstüne bir sis gibi çökmüştü. Yıllar süren savaşlar, açlık, hastalık, kayıplar… Geri dönebilenlerin gözlerinde yorgunluk değil, umut bile kalmamıştı. Halk, yıkıntılar arasında hayata tutunmaya çalışıyordu.+
Karanlığın gölgesi, Anadolu’nun üstüne bir sis gibi çökmüştü. Yıllar süren savaşlar, açlık, hastalık, kayıplar… Geri dönebilenlerin gözlerinde yorgunluk değil, umut bile kalmamıştı. Halk, yıkıntılar arasında hayata tutunmaya çalışıyordu.+
Comments
Yetmezmiş gibi, düşman dört bir yandan sarmıştı ülkeyi. İstanbul işgal altındaydı. Ege kıyılarında Yunan askeri geziyordu. Milletin sinesine saplanan her yeni hançer, biraz daha yıkıyordu onu.+
"Bir subay varmış Anadolu'da... Emir almıyormuş artık saraydan. Düşmana karşı direniş başlatmış."
Söylentiydi belki ama insanlar kulak kesilmişti.+
"Nice paşalar geldi geçti," dediler.
"Bunu da sustururlar..."
Kırık kalpler, fazla umutlanmak istemiyordu. Çünkü umut kırılınca, insanın içi daha beter dökülüyordu.+
"Mustafa Kemal."
Ve birden umut, yıllardır kapalı duran o yaralı kalplerin arasından sızdı.
Çanakkale’de destan yazan o adam mıydı bu?+
Ve Anadolu, ilk kez uzun zaman sonra başını kaldırdı.
Çünkü artık bir ışık vardı.
O ışığın adı, Mustafa Kemal’di.
Bugün yaşadığımız zorluklar, onların yaşadıklarının gölgesi bile değil.
Hiçbir iktidar gözümüzde büyümemeli.
Çünkü biz, Mustafa Kemal’in evlatlarıyız.