Bilişsel Çelişki ve Adaletsizlikle Uyum Sağlama Eğilimi-Leon Festinger
İnsan zihni, çelişkiyle uzun süre yaşamakta zorlanır.
Özellikle kişinin inandığı değerlerle, yaşadığı gerçeklik arasındaki uçurum büyüdüğünde, bu fark zihinsel bir gerilim yaratır. #pazartesi
İnsan zihni, çelişkiyle uzun süre yaşamakta zorlanır.
Özellikle kişinin inandığı değerlerle, yaşadığı gerçeklik arasındaki uçurum büyüdüğünde, bu fark zihinsel bir gerilim yaratır. #pazartesi
Comments
Bir kişi, içinde yaşadığı sistemin adaletsiz olduğunu sezdiğinde ya da açıkça gördüğünde iki seçenekle karşı karşıya kalır:
“Sistem çürük, ben eziliyorum. Bunun böyle olmaması gerek.”
Bu farkındalık acı vericidir. Çünkü kişiyi bir tür ahlaki ve eylemsel sorumluluk altına sokar.
“Ben yeterince çabalamadım.”
“Zenginler daha zeki.”
“İyiler sonunda kazanır.”
“Bunun bir hikmeti vardır.”
Bu açıklamalar, çelişkiyi yatıştırır. Kişi gerçeği inkâr ederek, kendi ruhsal bütünlüğünü korumaya çalışır.
Bireysel bilişsel uyum, toplumsal rıza üretiminin yapı taşlarından biri haline gelir.
Baskı altındaki bireyler, sisteme uyum sağlamak için çoğu zaman kendilerini suçlarlar.
“Ben başarısız oldum.”
“Ben hak etmedim.
Sistem zaten büyük bir kesimi dışlamaya programlanmıştır.
Ama bunu kabul etmek, hem kişisel travmayı tetikler, hem toplumsal sorumluluk gerektirir.
İşte tam da bu yüzden insanlar, sistemin değil, kendilerinin yetersiz olduğunu düşünmeyi tercih eder.
Bilişsel çelişki, adaletsizlik içinde yaşayan bireylerin “çıldırmadan hayatta kalmak” için geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır.
Ama bu savunma hali sürdükçe,
– Adaletsizlik görünmezleşir,
– Eylem ertelenir,
– Ve statüko güçlenir.