1/6 - Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.
Bu söz bir öfkenin değil bir birikimin patlamasıydı.
Yıllar süren korkunun, sansürün, suskunluğun ardından yükseldi.
1908 yazında sarayın surları değil sessizlik yıkıldı.
Bu söz bir öfkenin değil bir birikimin patlamasıydı.
Yıllar süren korkunun, sansürün, suskunluğun ardından yükseldi.
1908 yazında sarayın surları değil sessizlik yıkıldı.
Comments
Hürriyet: halkın sözü, düşüncenin serbestliği, iradenin onuru.
Biri susturur diğeri konuşturur.
Ve bu topraklarda bu iki kelime hiçbir zaman yan yana durmaz.
Genç subaylar gece gündüz çalışıyor mektuplar elden ele dolaşıyordu.
İttihat ve Terakki sadece bir cemiyet değil istibdada karşı bir akıl bir ısrardı.
Amaçları basitti Meclis açılsın, anayasa yürüsün millet konuşsun.
Susturulan halkın yerine önce onlar konuştular.
Gazetelerde yarım cümlelerle kendine yer bulur.
Sokakta bir çocuk yüksek sesle söyler:
“Kahrolsun istibdat.”
Arkadan biri ekler:
“Yaşasın hürriyet.”
Ve artık durdurulamaz.
Meşrutiyet yeniden ilan edildi.
Sansür kalktı. Gazeteler özgür basıldı. Sürgünler geri döndü.
Halk meydanlara aktı.
O gün yıllar sonra bile hatırlanacak bir isme kavuştu: Hürriyet Bayramı.
Ve herkes aynı şeyi haykırdı.
İsim değiştirir biçim değiştirir ama özü aynı kalır.
Her seferinde ‘güvenlik’ der ‘istikrar’ der ‘millî irade biziz’ der.
Ve her seferinde karşısına aynı söz dikilir:
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.